Yazdır

 

A/ I

VAHY

Ayatu’l-Qur’an

 

Wahy Süreci

Konuşma Nedir

Wahy Kelimesinin Sözlük Anlamı

Wahy Kelimesinin Istılahî Anlamı

Wahy ve İlham Arasında Fark

Wahy Çeşitleri Nelerdir

Wahy Ulaşma Tarzları

1-Wahy:

2-Hicab arkasından

3-Bir Rasul aracılığıyla

İlk Qur'an Wahyi

Qur'an Wahyi  Korundu

Wahyin Tartışılan Niteliği

Wahyin Lafzîliği

Oryantalist Kuşkular

Son Wahy Qur'an'ın İsimleri: a, b

Wahy Kavramının Qur'ân'da Kullanımı

 

Wahy Süreci

Riwayetler Peygamber a.’ın 40 yaşında 610 (609) yılı Ramazan ayında , Mekke'ye 4,5 km. yakınındaki Hira Mağarası’nda bulunduğu bir sırada 96/el-Alaq Suresi'nin ilk beş ayeti ile muhatap olduğunu bildirirler.[1] Sonra 3 yıl vahyin kesildiğine inanılır, ta 3 sene sonra 74/el-Müddesir ayet­leri gelene dek. [2] Sonra 10 yıl Mekke'de, 10 yıl Medine'de vahyin inmesi devam etti. Böylece vahyin iniş süreci  22 küsür seneyi buldu. Son gelen Vahy genel olarak 5/el-Maide 3 ayeti olarak kabul edilmektedir.

İndiği dönem Arabça’sında Wahy, ‘fısıldamak, gizli konuşmak’ anlamlarına gelir. و ح ى fiilinden türetilen bir mastar kelimedir. Bu kelime Qur’an’da 34 surede, 71 ayette kullanılır. Her kullanımında terimsel anlamını korumadığı gibi, bir çok yerde de aynı işlevi gören farklı kelimeler de kullanılmışır. Dinî literatürde daha çok Kelamcılar’ın tanımı üzere meşhur olmuştur. Allah’ın insanla konuşması 42/eş-Şura Suresi’nde üç şekil üzere mümkün görülür. Bunu ilgili bölümde tartışacağız.

                                              

Konuşma Nedir?

Konuşma iki kişi arasında bir dil üzere cereyan eder. Aracı dil üzerinde konsesyus yoksa "ileti" alıcıda bir şey ifade etmez. Ana dilleri farklı olanlar 3. bir dil üzerinden anlaşabilirler. İnsan ve hayvanın iletişim kurması böyledir. Allah ile insan arasında ontolojik bir farklılık vardır. Qur'an bu farklılığın nezzele/enzele (indirmek) ile aşıldığını söyler. Belki 73/el-Müzzemmil 5 aye­tinde zikredilen "ağır bir söz", mesajın içeriği gibi onun aracı dilini de ifade etmiş olabilir.

Wahy'de picture-language (temsil dili) ve ikonik dil kullanılır. Bir ikon, 3 boyutlu  bir nesnenin iki boyutlu suretidir. Tam ve eksiksiz bir tasvir olmadığı halde nesneleri hatıra ge­tirir. Bile bile yetersiz bir temsildir. Tasvirî değil, çağrıştırıcıdır. Qur'an’daki melek tasvirleri gibi.[3] (35/1-6 da meleklerin kanatları vardır).

Müşrikler Rasul'le iletişim kuranın mecnun, şair olduğunu iddia ettiler. [4] Onlara göre Allah ile cinler arasında mahiyet/ontolojik birlik sözkonusudur, neseb bağı.[5]

 

Wahy Kelimesinin Sözlük Anlamı

Arabça’da و ح ى fiilinden türetilen mastar kelime [6] olan Wahy’in Çoğulu wuhiyy’dir. İsteşlik belirtmez. İbnu Manzur ona ilham (gizli haberleşme, kelam el-hafiyy) ve harf (yazılı belge, kitab, harf ) anlamlarını verir. Sözlü olmayan haberleşmelerde de kullanılır. Haberleşmede gizlilik söz konusudur. Mimiklerle, ya da yabancı dille konuşmada bu kavramla ifade edilebilir.

Ebu'-Kasım Hüseyn ibnu Muhammed er-Ragıb'ın Tanımı şöyle: "Wahyin aslı hızlı işarettir. Surati içermesi sebebiyle emrun vahyun denilmiştir. Bu işaret (remz) ve laf çarpma (ta'riz) ile olur. Bazen terkipten soyutlanmış sesle olur; bazen de azalarla yapılan işaret­le ve yazı ile olur."

Türkçe lugatcılar, uzmanlar, Mealciler, kelimeyi değişik ayetlerde bu kontekslerde şu karşılıklarla tercüme ettiler. Gizli konuşmak, emretmek, telkin etmek, teşvik etmek, [7] ilham etmek, ima ve işaret etmek,[8] acele etmek, seslenmek, fısıldamak,[9] mektup, işaret, risalet, kitap, iç güdü, sürat, tez canlılık, avaz, yazmak.

Batı Avrupa dillerine şu karşılıklarla aktarıldı: [10]

                Watt: Revelation,

                Bell: suggest, suggession (imada bulunmak, fikir vermek)

                Lane: put into his mind (zihnine yerleştirmek)

                Nöldeke: ipucu vermek,

                Doğubilimcisi Wensick kelimenin anlamını İbrani-Arami ve Habeş dillerinde aramaya çalışır.[11]

Abduh'un (ö.1905) [12] tanımı: "Vahy, bir aracı yolu ile veya aracısız olarak Allah katından olduğuna kesinlikle inanmak (yakîn) suretiyle, kişinin nefsinde bulduğu irfandır."[13]

                Atay,[14] vahyin ıstılah manasındaki özelliklerini sıralar:

                -Wahy, kesin ve açık bir bilgi getirir.

                -Peygamber vahyin kendisine Allah'tan geldiğini bilir ve gelen vahyi de açıkca ve kesin bir bilgi olarak kavrar.

                -Vahy, bütün insanlara renk ,ırk, cinsiyet ve mevki farkı gözetmeksizim eşit olarak hitab eder. [15]

                Vahy Kelimesinin aşağıdaki ayetlerde örnekleri görüldüğü gibi 1Qur'an/Kitap anlamı dışında kullanımları vardır. Dolayısıyla bu anlam kasdedilirse "Her Vahy Kitap'da ver almaz" denebilir.

                Allah Tarafından:

                a)Evrene, arza :   99/el-Zilzal 4-5, (yeryüzüne),  32/es-Secde 12 (Gökyüzüne) 41/el-Fussilet 12 (emretmek anlamında )

                b)Balarısına: 16/en-Nahl 68-69 (fıtri ilham, iç güdü anlamında)

                c)Meleklere: 8/el-Enfal 12(emretmek)

                d)İnsanlara: Peygamber olmayanlara: Havarilere: 5/el-Maide 111       (ima veya emr)   Musa'nın annesine:  28/el-Qasas 7 ilham (Inspiratıon) ve rü'ya (vision)

                e)Peygamberlere:

4/3n-Nisa 162, 7/el-A’raf 117, 160,  20/TaHa 77,  42/eş-Şura 52, 63, 35/el-Fatır 31, 39/ez-Zümer 65,         42/eş-Şura 13, 6/el-En'am 19,      12/Yusuf 3, 42/eş-Şura 7, 52, Yunus 15, Ahkaf 9,  6/el-En'am 106, 7/el-Araf 203, 39/ez-Zuhruf 43,  13/er-Ra’d 30,  19/Meryem 43 (İbrahim'e  19/Meryem 52 (Musa'ya)) 29/el-Ankebut 45,  18/el-Kehf 27, 23/el-Mü'minun 27 (Nuh'a)

                Başkaları Tarafından:

                Zekeriya'nın kavmine vahyi:19/Meryem 2

                Cin ve ins şeytanlarının vahyi: 6/el-En'am 112

                Subhi es-Salih vahyin kullanıldığı manaları dört gurupta toplar:

                a)İnsan için söz konusu olan fıtri vahy:

b)Hayvan için söz konusu olan içgüdü: 16/en-Nahl 68

                c)Rumuzla ve İma yoluyla işaret: 19/Meryem 11

                d)Vucut organlarıyla ima

 

                Wahy ve İlham Arasında Fark:

                İlham, Sözlükte bildirmek, haber vermek, içe doğmak, gönüle doğmak manalarına gelir. Uludağ ıstılahi olarak onu şöyle tanımlar: "Feyz yoluyla kalbe gelen özel bir anlam ve bilgi."[16] M. Sofuoğlu'nun tanımı:" Delilsiz olarak yani bilgi vasıtalalarından birine dayan­mayarak kalbe feyz yoluyla doğan manadır." Psikoloji bu anlamdaki inspiration kelimesine şu anlamı verir:" Bir proplemin herhangi bir gayret sarfetmeden ve akıl yürütme yapmadan birden bire çözülmesidir."[17]

                Sufiler Peygamberlere de kendilerine de ilham geldiğini, kendilerine gelen ilhamın bağlayıcı olmadığını söylerler. İlham şeytandan da gelebilir. Abduh şöyle yorumlar:" Açlık, susuzluk, üzüntü ve sevinç dürtülerine benzeterek, bunu kişinin kendi nefsinde hissettiği bir şuur veya vicdan olarak tarif etmiş ve nefsin, ilhamın nereden geldiğine dikkat etmeden istenilen şeyin peşinde koşar."

 

                 Wahy Çeşitleri nelerdir?

                 Hadis rivayetlerinde "Vahyin Türleri" şöyle sıralanır:

                1-Rüya:

Vahyin ilk gelişi böyle olduğuna inanılır. Eşi Aişe O'nun gördüğü rüyaların aynen çıktığına tanıklık eder.[18]

                Ru'ya nedir?

                12/Yusuf 44, 21/el-Enbiya 5 de "görüntü" olarak da çevrilebilir. Qur'an Arapçası, uyku ve ru'yanın ikisi içinde nevm kelimesi kullanır.

                37/es-Saffat 102-105:"Ey oğlum, uykumda ( ya rü'yamda) seni kurban ettiğini görüyorum.... Allah "Sen rü'yanı (görüntüyü) tasdik ettin"

                Muhammed a. Medine' de iki ruya gördü:

                12/Enfal 43: ‘Allah onları size uykunuzda az gösterdi, eğer onları çok göstermiş olsaydı, siz yılacaktınız...44-Karşılaştığınızda, Allah onları sizin gözünüze az gösterdi ve sizi de on­ların gözünde az gösterdi, Böylelikle Allah önceden belirlenen işleri yerine getirmiş olsun.."

                48/Feth 27:Sen kuşkusuz Mescidi Haram' a gireceksin". O bu görüntüye(ruya) dayanarak Hudeybiye seferini düzenledi.

                Ru’yada insan biriyle konuşabilir, bu konuşma söz ile de işaretle de olabilir.

                2-Cibril (Rüyada): Kevser Suresi'nin böyle geldiği söylenir.[19]              

                3-Cibril (İnsan gibi): İnsan, delikanlı şeklinde melek gelir. Sahebeden Dihye ibnu Ha­life el-Kelb'ye benzer. En kolay olanı budur.[20] Cibril Hadisi. [21]

                4-Cibril (Gerçek şekliyle): İki kez oldu.1. Bis'et'in başlangıcında ve fetreti takiben Hira'da. Rasul a. dehşetten bayılır. 2.si de rivayetlere göre Mi’rac'da vuku bulur.

                5-Kalbe İlka: Uyanıktır ve Meleğin aracılığı da yoktur. Şu rivayette olduğu gibi: "Ruhu'l-Kuds, kalbime, hiç bir nefs, rızkını tüketmeden ölmeyecektir diye nefsetti. O halde Allah'tan korkunuz, rızkınızı meşru yollardan güzelce arayınız."[22]

                6-Çıngırak Sesi Gibi: En ağır şekil. "Bazen bana çıngırak sesine benzer bir sesle gelir. Böylesi bana en ağır olanıdır. O'nun söylediğini belledikten sonra, o benden ay­rılırdı."[23] Rasul ,ses gittikten sonra manayı kalbinde bulurdu. 75/el-Qıyame 16-18 O'nu vahy alırken tes­kin etmek ister.

                7-Allah ile Konuşarak: İsra gecesi rivayetinde uyanıkken bu durum anlatılır. Veya   hadisinde olduğu gibi uykuda [24]

 

Wahyin Geliş Tarzları

eş-ŞURA 51-52

 

                51-Bir beşer için Allah'ın kendisiyle konuşması olmaz. Ancak  bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir Elçi gönderip kendi izniyle dilediğe vahyetmesi bunun dışında. Gerçekten O Yüce'dir,  Hakim'dir.

                52-Böylece sana da, Biz kendi emrimizden bir Ruh vahyettik. Sen Kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık, onunla kullarımızdan dilediklerimizi hi­dayete erdiririz. Şüphesiz sen dosdoğru olan bir yola yöneltip iletiyorsun.

 

                1-Wahy:

                Yaratılan varlıklar (melekler, erkekler ve kadınlar) vasıtasıyla mesajını ileteceği gibi, mahluk bir insanoğlunun bireysel veya kollektif biliçaltı vasıtasıyla da mesajını iletebilir. Melek, bir temsil dilidir ve bir realiteye esas itibariyle onun etkileri yoluyla bilinir. Her halu­karda tecrübe olunan vahiy "şekli" bizatihi bir şahitlik garantisi değildir. 26/eş-Şuara mesajın geliş şeklinden çok içeriğini önemser. [25] Peygamber kalbinde net bir bilgi buluyordu.

 

                Bak: Vahyin Tartışılan Niteliği

                2-Hicab arkasından:

                "Biz O'na dağın sağ yanından seslendik, ve O'nu yakınlık mertebesine erdirdik."[26]

                27/en-Neml 8, 9:, 6/el-En'am 103, 7/el-Araf 143.

                Burada da vasıtasız vahy söz konusudur. Burada hicabtan maksat Allah'ın mekan olarak geride oluşu değildir. Belki eşyanın bilinmeyen bir şekilde ses vermesidir.

                3-Bir Rasul aracılığıyla:

                 53/en-Necm (1-18) ve 81/et-Tekvir( 19-24) de bu 3. şekil anlatılır

                er-Ruhu’l-Emin (26/eş-Şuara 192-193), er-Ruhu'l-Quds(16/en-Nahl 102), Cibril (2/el-Baqara 97-98).

                er-Ruh Nedir? 17/el-İsra 83 de Rabbin Emr'den cevabı verilir.(58/el-Mücadile 22, 40/el-Mü’min 15)

                Riyh , rüzgarla aynı kökten gelen ve canlı, hayat veren şey anlamına gelir.

 

                İlk Qur'an Wahyi

                 Konunun el-Buharî tarafından kaydedilen ayrıntılı Aişe r. rivayetinde ilk vahy 96/el-Alaq 1-5 ayetleri olarak zikredilir. Milad’ın 610 yılında 40 yaşında iken başlayan vahy 22 yılı aşkın bir sürede nuzulunu tamamladı.[27]

                 Qur'an, ilk vahyin Ramazan ayında,[28] mübarek bir gecede[29] indirildiğini söyler. Qur'an'ın ilk olarak toplu bir halde Beytu'l-İzze'ye indirildiği rivayeti inandırıcılıktan uzaktır. Bu yorumun sahipleri toplu inişe inzal, parça inişine de tenzil adını veriyorlar. 25/el-Furqan 32-33 ayetleri de buna delil gösterilir.[30]

                10/Yunus 15, 46/el-Ahkaf 9, 6/el-En'am 106, 7/el-A’raf 203 ayetlerinde Hz. Rasul "vahye tabi olmaya" çağrılır, O da "vahye tabi olduğunu" ifade eder. 42/eş-Şura 42, "Qur'an'ın Rasul'e vahyedildiğini" söyler. 6/el-En'am 19 da "Rasul Qur'an'ın kendisine vahyedildiğini" söyler. 48/el-Fetih 15 de Vahiy, Allah kelamı, 2/el-Baqara 75 de de.

                Rivayetlerde Peygamber'in küçüklüğünde amcası Ebu Talib'le birlikte gittiği Şam böl­gesinde Basra çarşısında Ariuscu muvahhid Rahib Bahira ile karşılaştığı nakledilir. Müsteşrik­ler Qur'an'ın içeriğinin Bahire, Varaqa ibnu Newfel, ve diğer Ehli Kitap olan kişilerden öğrenildiğini iddia ederler.

                "Ebu Talib Filistin'e bir kervan düzenleyip yola çıkacağı sırada Rasul 9 yaşındaydı. O sırada Hrsitiyan dininde olan Filistin'de Manastır doluydu. Buralarda yaşayan gayretli papaz­lar, karşılık beklemeden ev sahipliği gösterme veya sırf bir iyilik olmaktan ziyade kendi dinlerine çekmek gayesiyle transit geçen yabancı yolcuları karşılarlardı. İşte anlatıldığına göre meşhur Bahira, Ebu Talib ve kervan arkadaşlarını bir yemeğe davet etmişti. Herhalde Muhammed a. de bu yemekte hazır bulunmuştu. Rahib Bahira'nın hangi dilde konuştuğunu bilmiyoruz. Belki misafirleri ve onların en gençleriyle bir iki kelime konuşacak kadar Arapça biliyordu. Fransız müsteşrik Carra de Vaux'un muhayyilesinin, müstakil bir kitap [31]kaleme alacak kadar konuyu saptırdığı görülür. Bunu kabul et­sek, 114 surelik Qur'an Kitabını 9 yaşında bir çocuğun bir kaç dakika içinde ezberlemesi ve bir nesil sonra bunu etrafındaki insanlara bir tebliğ olarak nakletmesi bile başlı başına bir muci­ze teşkil edecektir. "[32]

 

Qur'an Wahyi  Korundu:

69/el-Haqqa 44-47"O Rasul bize isnaden bazı sözler uydurmaya kalksaydı, elbette biz O’nu ondan do­layı yeminiyle yakalardık. Sonra da ondan iliğini çeker atardık, o vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız."

5/el-Maide 67: "Ey Rasul, Sana Rabbinden her indirileni tebliğ et, eğer böyle yapmazsan risaletini yerine getirmiş olmazsın."[33]

87/el-A’la 6-7 Rasul'un kendisine gelen vahyleri unutmayacağını söyler.

20/TaHa 114: "Sana vahy tamamlanmadan önce Qur'anı   acele etme ve de ki: Rabb'im ilmimi artır."[34]

 

Wahyin Tartışılan Niteliği

Wahy sürecinin tanığı olan ilk Müslümanlar, vahyin gelişindeki olayları şöyle tasvir ederler: Peygamber'in vucudu titrer, yüzünün rengi değişirdi. Gözlerini kapatırdı. Vahy es­nasında en soğuk günlerde bile alnı terler, nefes alırken horultuya benzer bir zamana te­sadüf etmiş ise, manevi ağırlığına tahammul edemeyen deve çöker ve Peygamber de üze­rinden inmek zorunda kalırdı.[35] Bir defa Peygamber'in dizi, Zeyd ibnu Sabid'in dizi ile temas halinde iken vahy gelmiş, Zeyd o kadar bir ağırlık hissettiki sanki ayağı kırılacaktı. [36] Ömer şöyle der:" Vahy nazil olurken Peygamber'in yanında arı uğultusuna benzer bir ses işitilirdi."[37]

Bu tasvirlerin etkisi ile de olsa gerek müşrikler Rasul'e kahin, sahir, mecnun de­mişlerdi.

el-Farabi (ö.950),[38] bir Müslüman olarak Epistomoloji’sinde vahye yer ayırır. O'na göre, vahy vasıtası nebevi bilinç'tir. Dolayısıyla  Peygamberler doğru yolu bulmada kim­seye muhtaç değildirler. Aksine o, diğerlerini mutluluğa yönlendirme kabiliyetine sahiptir. [39] "Allah vergisi olağanüstü bir bilince sahip" [40]olan Peygamber yapması gereken her bir şeyi, en iyi şekilde algılayabilen ve icraatına karar verdiği her şeyde , diğerlerini en iyi şekilde yönlendirebilen ve bu fiilleri belirleyebilen, tarif edebilen ve mutluluğa yönlendirebilen kişi­dir."[41] O'na göre, sıradan Felsefî ve mistik bilinçlerin tersine, her hangi harici bir yol göste­riciye ihtiyaç duymayan Peygamber'in bilinci, sıradan bilinçlerin geçtiği devrelerden geçtikten sonra, nihai noktada Faal-Aql'a temasa geçer ve ilahî hakikat’i ondan alır.[42]  İbnu Rüşd (ö.1198) de [43] Peygamber'in ilahî hakikat’i Faal Aqı'dan aldığını söyler.

                İbnu Sina, (ö.1037)[44] vahy meselesini Peygamberlik kuramı içine aldı. "  İnsan aklı ile Faal Akıl arasındaki perdelerin tamamıyla kalkmasıyla insan aklına nufuz eden feyzden ibarettir" kuramını geliştirdi. Yani Cebrail bu Faal Aql olmalı. [45] O'nun görüşünde  Peygam­beri Bilinç, tüm insanî melekeler’e en üst düzeyde sahip olan insanî durumun kemal nok­tasıdır. Peygamber; zihin berraklığı, hayal tamlığı ve dıştaki maddeyi kendine itaat ve hizmet ettirme gibi  şartları yerine getirdikten sonra, kendisinden başka hiç kimsede bulunmayan sezgi gücü "kuvvei qutsiyye" vasıtasıyla faal aqlla temasa gelir ve bu güçle hakikatleri ka­vrar. İşte vahy bu kutsal kuvvet'in bazı insanlara bahşedilmesinden ibarettir.   Burada  melekler ise yüksek hakikatlerle temasta bulunan fezeyan halindeki kuvvetlerdir ve görevleri de haberleri Peygamberler'e iletmektir.[46]   Peygamber Cibril'’i görmüş, sesini işitmiştir O’na göre. [47]

İbnu Haldun, vahyi Kelamclılar gibi algılar.

Veliyyullah ed-Dehlevi(ö.1763)[48] de vahyin mahiyetini şöyle yorumlar: "..Lafzi vahy Peygamber’in zihninde hali hazırda varolan kelimeler, deyimler ve uslup kalıbında ortaya çıkar.. Allah kainatın sonuna kadar baki kalmak üzere bir rehber göndermek istediğinde, Peygamber'in zihnini kuvvetlice tahakkum altına aldı ve onu hazır hale getirip   pak kalbine Kitabını müphem ve icmali bir tarzda inzal etti...Mesaj ilahî alanda varolduğu şekliyle Pey­gamber'in kalbine nakşolunmaya başlandı. Böylece, bunun Allah'ın kelamı olduğu kanaati Peygamber'de hasıl oldu. Daha sonra hasıl oldukça gayet iyi tertiplenmiş kelam, Peygam­ber'in akli melekelerinden melek vasıtasıyla ortaya çıkarılıyordu."[49]

Bu açıklama Muhammed İkbal'de (1873-1938) [50] geliştirilerek, kelimelerin ve uslup kalıplarının fikirlerle birlikte Peygamber’de birlikte doğduğu ve bunda Peygamber'in herhangi bir  şuurlu kontrolü yoktur. Fazlur Rahman'da[51] öyle düşünür.

Fazlur Rahman şöyle düşünür: "Qur'an hem tamamıyla Allah kelamıdır, hem de olağanüstü anlamda tamamıyla Allah kelamıdır." [52]  Buna göre Peygamber vahyin dışında değil, içindedir. O vahyi bizzat işitmiştir. Vahyin bizzat kelimeye dökülmesi her ne kadar Peygam­ber'in kalbine vuku buluyor ise de, kelimeler buradan kaynaklanmamakta, Allah'tan kay­naklanmaktadır. Ona göre  durum  bu olunca, Qur'an'ın yaratılıp yaratılmadığını tartışmak çok saçmadır. Sonuç olarak, vahyin bir dahili -Peygamberle alakalı olan- bir de harici -Al­lah'ı ilgilendiren- yönü vardır. Bu iki yön birbirini tamamlayıcı unsurlardır.[53] Şöyle der:" Qur'an'ın Allah'ın  Peygamberlere vahyedilmiş kelamı olduğuna, Peygamber'in de Allah'ın nihai ve sözel bir alıcısı olduğuna inanmayan ismen bile Müslüman olamaz."[54]

Hamidullah [55] Peygamberleri ampule benzetir. Vahyin dili de O’nun rengidir. Peygamber sadece ileticidir.[56] "Müslümanlar şu inançtadırlar ki Qur'an, "Allah'ın Sözü"nü temsil eder, O’nun yerine geçer. Muhakkak ki Allah, ses ve lisandan münezzehtir. Bunu şu misal ile daha iyi anlayabiliriz. "Allah'ın sözü" elektirik akımı gibidir; ne rengi vardır ve ne de gözle görülebilir. Bir Peygamber, adeta bir elektirik lambasıdır." Elektirik akımı"nın geldiği tellerin ucuna bağlanmıştır ve bu "akım" sayesinde ışık verir. Lambanın kendi rengi, o Pey­gamber'in konuştuğu ana dilidir. Misalimizdeki ‘’elektirik akımı" (yani Allah'ın sözü), sadece ışık verme niteliğindedir ve rengi yoktur; fakat bu akım, lambanın kendi rengine göre, yani beyaz, kırmızı, sarı, yeşil vs. oluşuna göre değişik şekilde bize akseder. Lambadan gelen ışığın şiddeti ve kuvveti de lambanın kapasitesine göre değişecektir. İşte böylece ses ve dil ötesi vasıftaki "Allah sözü" bize, bu "akım"ı alanın sesiyle onun dilinde, misalimizdeki lamba, yani Peygamber vasıtasıyla onun lisanıyla ulaşır, bize kadar gelir."[57]

                Bir çok çaşdaş yazar da O'nun mahiyeti konusunda selefin sukut mezhebini sür­dürüyor: "Vahyin  mahiyeti; en temiz ve en olgun insanların başları olan Enbiya’dan başkası için belli değildir. Nasıl geliyor, nasıl işliyor, o cihetleri yalnız onlar bilir .Vahyin mahiyeti ve haikatini anlamamıza yol yoktur. Ancak ona inanmaktan başka çare yoktur." [58]              

Vahyin içeriği kadar Peygamber'e ilkasında da tahammulü güç bir keyfiyetin varlığına inanılır.[59] Reşid Rıza( ö.1935)[60] vahyin dış keyfiyetinde ısrar ederek Materyalistler’in onu in­sanın kendi içinden coşan bir feyz olarak gördüklerini söyler.[61]

Kimilerince [62] vahy vakıasında kişinin beşeriyet  tabiatından çıkışı söz konusudur.

S. Akdemir: "Qur'an, Hz.Muhammed'in çağa müdahalesidir. Ünlü İslam Bilgini İbnu A'rabi de Qur'an'ı, Hz.Muhammed'in kendi kendisiyle konuşması olarak tanımlar. Peygamberler duyarlı kişilerdir, yabancılaşmamışlardır. Bunlar ortak bilinç dışına inerek, toplumun sorunlarına çözüm arayan insanlardır. Qur'an'ı Kerim'de bu çalışmanın sonucudur.".. Gerçek din, insanın kendisi ve doğasıdır... İnsanlar aldatılıyor. İnsanlara din gerekçesiyle doğalarına aykırı usuller öğretiliyor... Qur'an'ı Kerim'i Hz.Muhammed yazdı. Bu O'nun aslında bir iç ko­nuşması. İnsan'da, Freudcu [63] teoriye göre, bilinçaltı ve ortak bilinç vardır. Ortak bilince inilebilir. Qur'an içimizin bir ürünüdür, dışımızdan gelen bir şey değildir. Peygamberler duyarlı, yabancılaşmamış insanlardır. Bu insanlar ortak bilinç dışına inebilirler. Hz.Muhammed de ortak bilinç dışına inebilmiş bir insandır. Cebrail ise Hz. Muhammed'in ortak bilinç dışarısına inebilmesi sırasında kullandığı arka tipidir."[64]

Ahmed Arslan: "Hiç bir çağdaş psikolojik yaklaşımın, hatta psikiyatrinin ortak bilinç ve bilinçaltı gibi Freud tarafından üretilen kavramları bilimsel bulmadığı için kabul etme­diğinden haberdar olmayan bu zat(S.Akdemir), ilahî tecelliyi, Psikanaliz'in eskimiş teorileriyle izaha kal­kışıyor. Bu sözlerin küfür olup olmadığını uzmanlarına bırakıyoruz."[65]

Watt: O "Muhammedî Vahyi" Jung'un   [66] Bilinçaltı kavramı ile açıklar. Kısmen kişisel bilinç altından, kısmen kollektif bilinç altından. Bilinçaltı kelimesinin kendisi de bireyin farkında olmasının da ötesinde olmasına rağmen, bir temsil dilidir ve insan bilinci ve aklı gibi şeyleri çağrıştırır. Jung'a göre bireysel ve kollektif bilinç altı farklıydı.

Kollektif bilinçaltı, bireyin ait olduğu toplum ve kültürle paylaştığı şeydi. Eğer vahyedilen mesajın bu bilinçaltı’ndan geldiğini söylersek bu bize "nihaî kaynak" konusunda çok az şey anlatacaktır. Ancak bir dereceye kadar bu, alıcının ait olduğu toplumun düşünce dünyasına mesajın nasıl adapte edildiğini açıklar. Çünkü bilinçaltı bütün bunlarda ortaktır (vardır). Hristiyanlar inandılar ki, Allah bireylere doğrudan veya er-Ruhu'l-Quds şekline bürü­nerek (görünerek) insanlar aracılığıyla müdahale eder (temasa geçer). Bu inanç onlara bu bilinçaltı’ndan gelen şeylerin bazılarının, mesela, belli bir şekilde hareket etme isteği (dürtüsü) gibi son tahlilde Allah'tan geldiğini söylemeyi mümkün kılar. Eğer bu istek (dürtü) veya dinsel buyruklar bir kişinin zihnine, kaynağını bilmediği bir içsel baskı biçiminde gelir­se, bunun ilahi bir işaret olduğuna ve onu izlemesi gerektiğine inanır. Daha da ileri gidip onun bir melek vasıtasıyla geldiğine inanırsa, ona subjektif bir kesinlik kazandırsa bile, bu onun ilahî bir işaret olduğu konusundaki açıklamaya çok fazla bir şey katmaz. Bunun gerçekten ilahi bir işaret olup olmadığı, O'na geliş biçimine değil, O'nun meyvelerinin nite­liğine bağlıdır.

Watt'ın sözünü ettiği vahy biçimi her insanın içinde duyduğu "taqwa ilhamı"nı açıklayabilir. Kutsal Kitap'daki vahyi değil. Peygamber Qur'an'dan Başka Vahy almış mıdır? Örnekleri verildiği türden bu tür vahyi hem Peygamberler hem de bir çok mahlukat almaktadır. Bir çok qudsî hadis de bu kapsamda anlaşılabilir. Qudsî Hadisler, anlamları Qur'an ya da diğer Semavi Kitaplarda bulunan ilahi açıklamaları Peygamberimizin mota mot onların lafızlarına bağlı kalmaksızın kendi uslubuyla örnekleyerek açıklamasıdır. Manası Allah'a dayandığı için sıradan bir konuşması sayılmaz, qudsî konuşma (hads) sayılır.

İnsaflı Hristiyanlar’ın islam vahyi konusunda söyleyebilecekleri son söz onu Lukas [67] bd. Biyografistler’in ilhamına benzetmekten ibarettir. [68]

 

Wahyin Lafziliği

es-Suyutî üç ayrı kanaatten söz eder:[69]

1-Vahy, lafız ve manadan müteşekkildir

2-Cebrail yalnızca manaları bildirmiş, Peygamber de bu manaları kavramış ve Arapça olarak ifade etmiştir. (Şuara 193-194) ez-Zerkanî bu görüşü reddeder.[70]

3-Cebrail'e yalnızca mananın ilka edildiği ve O’nun da bu manaları Arapça olarak ifade edip, Arapça lafızlarla olduğu gibi indirdiğidir.

 

Oryantalist Kuşkular

Oryantalistlerin vahyin kaynağını anlama çabalarıyla ilgili İ. Cerrahoğlu bir dizi lite­ratür sayar. [71]

C. Brockelmann, "İslam Milletleri ve Devletleri Tarihi' nde"[72]; Tor Andrea, "Mohomet Sa Vıe et Sa Doctrine" adlı eserinde; H.Lammens "L'Islam Croyances et Insititu­tions’ adlı eserinde"[73]; I. Goldzier, "el-Akıde ve'ş-Şeria fi'l-İslam" adlı eserin­de[74]; H.A.R.Gibb, "La Structure de la Pensee Beligieuse de I'slam" adlı eserinde[75]; G.H. Bousquet, Kasımırski'nin "Qur'an Tercemesi" ne yazdığı mukaddime’de[76]; Bernard Lewis, "Introduction au Coran"[77] adlı eserinde; İ. Cerrahoğlu'nun[78] derlemesinde olduğu gibi kuşkularını izhar ederler.

Regis Blachere, "Intruction au Coran" adlı eserinde Qur'an'a Peygamber'in ölümünden sonra eklenen ayetlerden söz eder. 3/Ali İmran 144 bunlar arasındadır. [79] İslam An­siklopedisi’ne Allah maddesini yazan Mc. Donald'da Qur'an'ın Peygamber eseri olduğuna in­ananlardandır. Alfred  Guillaume[80] de zikredilmeli.

 

Son Wahy Qur'an'ın İsimleri

Basiret: 7/el-A’raf 203, 42/eş-Şura 52

Beyyine :

Burhan:

Sultan :

el-İlm:    2/el-Baqara 145

Emr :

Ruh :

Levhi Mahfuz :

Ümmül Kitab :

Kitabun Meknun :

Enbau'l-Gayb:12/Yusuf 102,3/Ali İmran 44

Furqan: 2/el-Baqara 53, 15/el-Hicr 64

Kelime, Kelam:   2-37,75

Kitap:  2/el-Baqara, 53, 213

Mev'iza: 3/Ali İmran 138

Ni'met:

Nur:

Rahmet:  7/el-A’raf 203 2/el-Baqara 90

Risalat: 7/el-A’raf 144

Zikr: 15/el-Hicr 6, 80/Abese 11-15

b)Ebu'l-Maali Uzeyzi ibnu Abdil Melik'in tesbitine göre Qur’an 55 isimle anılır.

                Aceb:                     72/Cin l

                Adl:                        6/el-Enam 115

                Ahsenu'l-Hadis:  39/ez-Zümer 23

                Aliyy:                      43/ez-Zuhruf 4

                Arabiyyun:            12/Yusuf 2

                Aziz:                       41/el-Fussilet 41

                Belağ:                   14/İbrahim 52

                Besair:                  7/el-A'raf 203

                Beşir ve Nezir:   41/el-Fussilet 2-4

                Beyan:                  3/Ali İmran 138

                Buşra:                   2/el-Baqara 97

                Emr:                      5/et-Talaq 5

                Furqan:                 25/el-Furqan 1

                Habl:                      3/Ali İmran 103

                Hadi:                      17/el-İsra 9

                Hakim:                  10/Yunus 2

                Hakk:                    3/Ali İmran 62

                Hidayet ve Rahmet:  10/Yunus 57

                Hikmet:                54/Qamer 5

                Kavl ve Fasl:       113

                Kayyim :               3

                Kelam:                  9/et-Tevbe 6

                Kitab ve Mübin: 44/Duhan 1-2     

                Qur'an ve Kerim:56/el-Vaqıa 77

                Kıssa:                   12/Yusuf 3

                Mecid:                   85/el-Buruc 21

                Mevize:                 10/Yunus 57

                Müheymin:           5/el-Maide 48

                Münadi:                 3/Ali İmran l93

                Nebeu'l-Azm:      78/en-Nebe 1-2

                Nur:                       174

                Ruh:                       16/en-Nahl 1       

Suhuf,Mukerreme, Merfua, Mutahhera: 80/Abese 13-14

                Sıdk:                      39/ez-Zümer 33

                Sıratı Müstakim: 6/el-Enam 153

                Tenzil:                   26/eş-Şuara 192

                Tezkira:                69/el-Haqqa 48

                Şifa:                       17/el-İsra 82

                Urvetu'l-Vusqa: 2/Baqara 256

                Vahy:                     21/el-Enbiya 45

                İlim:                        2/el-Baqara 145

                Zebur:                   21/el-Enbiya 105

                Zikr ve Mübarek: 21/el-Enbiya 50

 

WAHY KAVRAMININ QUR'ÂN'DA KULLANIMI

 

                Qur'ân vahy kelimesini 34 surede 71 ayette kullanır.

a)el-vahyu

                25.53/en-Necm  

53.4-        O, yalnızca vahyolunan bir vahydir.

                48.20/Taha          

20.114-    Hak olan biricik Melik Allah Yüce'dir. O’ nun vahyi sana gelip tamamlanmadan önce okumada acele etme ve de ki: "Rabb'im, ilmimi arttır."

                56.11/Hud                           

11.37-      "Bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi imal et. Zulme sapanlar konusunda da bana hitapda bulunma. Çünkü onlar boğulacaklardır."

                67.42/eş-Şura    

42.51-      Bir beşer için Allah'ın kendisiyle konuşması olmaz. Ancak  bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir Elçi gönderip kendi izniyle dilediğe vahyetmesi bunun dışında. Gerçekten O Yüce'dir, Hakim'dir.

                78.21/el-Enbiya

21.45-      De ki: "Ben sizi yalnızca vahy ile uyardım. Ancak sağırlar uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler."

                80.23/el-Mü'minun

23.27-      Böylelikle Biz ona:"Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca, onun içine ikişer çift ile, içlerinden aleyhle­rine söz geçmiş olan dışında aileni al, zulmedenler konusunda bana hutatap ol­ma, çünkü onlar boğulacaklardır"  diye vahyettik.

 

b)evha(y)- yu(v)ha(y)- i(y)hya(e)en

 

                15.99/el-Zilzal

99.5-         Çünkü Rabb'in ona vahyetmiştir.

                25.53/en-Necm  

53.4-        O, yalnızca vahyolunan bir vahydir.

53.10-      Bölece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.

                41.38/Sad            

38.70-      "Bana ancak, benim yalnızca bir Uyarıcı'yım diye vahyolunmaktadır."

                42.7/el-A'raf        

7.117-     Biz de  Musa'ya "asanı fırlat" diye vahyettik. Bir de baktılar ki o bütün uydurduklarını yutuyor.

7.160-     Biz onları ayrı ayrı oymaktan olarak oniki ümmet olarak ayırdık. Kavmi kendisinden su istediğinde Musa'ya "Asanla taşa vur" diye vahyettik. Onlar oniki pınar fışkırdı. Böylece her bir insan topluluğu su içeceği yeri öğrenmiş oldu. Üzerlerine bulutla gölge çektik ve onlara kudret hel­vası ile bıldırcın indirdik. "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanların­dan yiyin." Onlar bize zulmetmedi ancak kendi nefislerine zulme­diyorlardı.

7.203-     Onlara bir ayet getirmediğin zaman "sen onu derlesene" derler. Deki: "Ben yalnızca bana Rabb'imden vahyolunana uyarım. Bu Rabb'inizden olan basiretlerdir. İn­anacak bir topluluk için de bir hidayet ve bir rahmettir."

                43.72/el-Cin        

72.1-         De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir gurup dinleyip şöyle demişler "Doğrusu biz, hayranlık uyandıran bir Qur'an dinledik."

                46.35/el-Fatır      

35.31-      Kendilerinden öncekini musaddık olarak sana Kitap'tan vahyettiğimiz gerçeğin ta kendisidir. Şüphesiz Allah, Haberdar'dır, Gören'dir.

                47.19/Meryem

19.11-      Böylelikle mihrabtan kavminin karşısına çıkıp onlara işaret etti: "Sabah akşam tes­bih edin."

17.73-      Onlar nerdeyse sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi, o zaman da seni halil  edineceklerdi.

17.86-      Andolsun, eğer dilersek, sana vahyettiklerimizi gireriveririz, sonra bunun için bize karşı bir vekil bulamazsın.

                48.20/Taha          

20.13-      "Ben seni seçtim, Artık vahyolunanı dinle."

20.38-      "Hani, annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik."

20.48-      "Gerçekten bize vahyolundu ki: -Doğrusu azab, yalanlayan ve yüz çevirenlerin üstünedir."

20.77-      Andolsun, Biz Musa'ya vahyetmiştik: Kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, onlara denizde kuru bir yol aç, yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan."

                51.26/eş-Şuara  

26.52-      Musa'ya da "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izlerneceksiniz." diye vahyettik.

26.63-      Bunun üzerine Musa'ya:" Asanla denize vur "diye vahyettik, deniz hemencecik yarıldı da her parçası dağ gibi oldu.

                53.28/el-Qasas  

28.7-         Musa'nın annesine: "O’nu emzir, şayet O’nun için korkacak olursan, bu durumda O’nu suya        bırak, korkma ve hüzünlenme, çünkü O’nu Biz sana tekrar geri  vereceğiz ve O’nu Gönderilenler'den kılacağız" diye vahyettik.

                55.10/Yunus       

10.2-         İçlerinden olan bir adama: "İnsanları uyar ve inananlara, muhakkak kendileri için Rabb'leri katında Sıdk makamı olduğunu müjdele" diye vahyetmemiz, in­sanlara şaşırtıcı mı geldi? Küfredenler:  "Gerçek şu ki bu, açıkca bir büyüdür" dediler.

10.15-      Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki "Bundan başka bir Qur'an getir veya onu değiştir." De ki: "Benim onu kendimin bir öngörmesi olarak değiştirmem , benim için olamaz. Ben yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabb'ime isyan edersem, kuşkusuz ben, büyük günün azabından korkarım."

10.87-      Musa ve kardeşine vahyettik: "Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi  kıble edinin ve salatı kılın. Mü'minleri de müjdele."

10.109-    Sana vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O, Hakimlerin en hayr­lısıdır.

                56.11/Hud           

11.12-      Şimdi onların: "O'na bir hazine indirilmeli veya onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi?" demeleri dolayısıyla göğsün daralıp Sana vahyolunanlardan bir kısmını mı terkedeceksin? Sen yalnızca bir Uyaran'dır. Allah herşeye Vekil'

11.36-      Nuh'a vahyedildi: "Gerçekten iman edenlerin dışında, kesin olarak kimse inanmayacak. Şu halde onların işlemekte olduklarından dolayı üzülme."

11.49-      Bunlar, Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları Sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz akıbet muttakilerindir.

                57.12/Yusuf        

12.3-         Biz bu Qur'an'ı  sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber olarak sana aktarmaktayız. Oysa Sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardan­dın.

12.15-      Nitekim O’nu götürdükleri ve O’nu kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz de O’na vahyettik: "Andolsun Sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin."

12.102-    Bu sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa anlar o hileli düzeni kurarlar­ken yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin.

12.109-    Biz senden önce şehirler halkına kendilerine vahyettiğimiz kimseler dışında gör­dermedik. Hiç arzda dolaşmıyorlar mı ki kendilerinden öncekilerin nasıl bir so­na uğradıklarını görmüş olsunlar. İttika edenler için Ahiret yurdu daha hayır­lıdır. Siz yine de akletmeyecek misiniz?

                58.13/er-Ra'd

13.30-      Böylece Biz Seni, kendisinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmetle gönderdik, Sana vahyettiklerimizi onlara okursun diye. Oysa onlar Rahman'ı tanımazlık etmektedirler. De ki : "Bu, benim Rabb'imdir, O'ndan başka ilah yoktur, Ben O'na tevekkül ettim       ve son dönüş O'nadır."

                60.6/el-En'am     

6.19-        De ki:" Şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda endisiyle uyarmam için bana şu Qur'an vahye­dildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahlarına bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?" De ki:" Ben şehadet etmem."  De ki: "O, ancak bir ek olan ilah'tır ve gerçekten ben, sizin şirk koştuklarınızdan uzağım."

6.50-        De ki: " Size Allah'ın hazineleri yanımdadır, demiyorum, gaybı da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam." De ki: " Kör olanla gören bir olur mu? Yine de düşünmeyecek misiniz?"

6.93-        Allah'a karşı yalan yere iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolun­mamışken "bana da vahyolundu." diyen ve Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim." diyenden daha zalim kimdir? Sen bu Zalimleri ölümün şiddetli sarsıntıları sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara "canlarınızı çıkarın. Bugün Allaha karşı haksız olanı söylediğiniz ve onun ayetlerinden büyüklenerek dolayısı ile alçaltıcı bir azab ile karşılık göreceksiniz" (dediklerini de) bir görsen.

6.106-     Sana Rabb'inden vahyedilene uy. O'ndan başka ilah yoktur. ve müşriklerden de yüz çevir.

6.112-     Böylece her Nebi'ye insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabb'in dileseydi bunu yapamazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzdükleri ile başbaşa bırak.

6.121-     Üzerinde Allah'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin. Çünkü bu bir fısktır. Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli çağrılarda bulunurlar. Onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.

6.145-     De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği için, leşi, dökülen kanı, domuz   eti ki bu gerçekten murdardır ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında haram kılınmış bir şey bulmuyorum. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla. Şüphesiz senin Rabb'in Gafur'dur, Rahim'dir.

                63.34/Sebe         

34.50-      De ki: "Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum, eğer hidayeti         bulacak olsam, bu da Rabb'imin bana vahyetmekte olduğu saye­sindedir. Şüphesiz O, İşiten'dir, Yakın Olan'dır.

                66.41/el-Fussilet               

41.6-         De ki: "Ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim. Bana yalnızca, sizin ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. Öyleyse O'na yönelin ve O'ndan mağfiret di­leyin. Vay haline o müşriklerin."

41.12-      Böylelikle onları iki günde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe kendi emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle donattık ve bir koruuma. İşte bu Aziz'in, Bilen'in  takdiridir.

                64.39/ez-Zümer

39.65-      Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu ki: "Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz senin amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlar­dan olacaklardan olacaksın.

                67.42/eş-Şura    

42.3-        O, Aziz ve Hakim olan Allah, sana ve senden öncekilere böyle vahyetmektedir.

42.7-        İşte Biz sana, böyle Arapca bir Qur'an vahyettik. Şehirlerin anasını ve çevresinde olanları uyarman için ve kendisinde şüphe olmayan Toplanma Günü'yle de uyarman için. Bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgınca yanan ateşin içerisindedir.

42.13-      O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a va­siyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da va­siyet ettiğimizi sizin için de teşri kıldı. Senin kendisine çağırmakta olduğun şey, müşrikler üzerine ağır geldi. Allah, dilediğini buna, seçer ve içten kendisine yö­neleni hidayete eriştirir.

42.51-52:  (Bak:Aynı adlı Müstakil başlık)      

                68.43/ez-Zuhruf 

43.43-      Şu halde sen, sana vahyedilene tutun, çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin.

                71.46/el-Ahkaf   

46.9-         De ki: "Ben Elçilerden bir türedi değilim, bana ve size ne yapılacağını bilemiyorum.  Ben yalnızca bana vahyedilmekte olana uymaktayım ve ben apaçık bur Uyarıcı'dan başkası değilim."

                74.18/el-Kehf     

18.27-      Sana Rabb'inin Kitab'ından vahyedileni oku. O'nun sözlerini değiştirici yoktur ve O'nun dışında kesin olarak sığınacak bulamazsın.

18.110-    De ki: "Şüphesiz ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim, yalnızca bana sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabb'ine kavuşmayı umu­yorsa artık salih bir çalışmada bulunsun ve Rabb'ine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın."

                75.16/en-Nahl    

16.43-      Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başka göndermedik. Eğer bilmiyorsanız Zikr Ehli'ne sorun.

16.68-      Rabb'in Balarısına vahyetti: "Dağlardan, ağaçlardan ve onların yaptıkları asmalar­dan kendine evler edin."

16.123-    Sonra Sana vahyettik: "Hanif olan İbrahim'in Milletine uy. O Müşrikler'den değildi.

                77.14/İbrahim     

14.13-      Küfredenler Elçiler'ine dediler ki: "Hiç tartışmasız sizi kendi toprağımızdan süreceğiz ya da dinimize döneceksiniz." Böylelikle Rabb'leri kendilerine vahyetti ki: "Şüphesiz Biz zulmedenleri helak edeceğiz."

                78.21/el-Enbiya  

21.7-                        Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz adamlar dışında göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, şu halde Zikr Ehline sorun.

21.25-      Senden önce hiçbir Elçi göndermedik ki, ona şunu vahyetmiş olmayalım: "Benden başka ilah yoktur, öyleyse bana ibadet edin."

21.73-      Ve onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bi­ze ibadet edenlerdi.

21.108-    De ki:" Gerçekten bana Sizin ilahınız yalnızca tek bir ilahtır" diye vahyolunuyor, artık siz teslim olmayacak mısınız."

                80.23/el-Mü'minun

23.27-      Böylelikle Biz ona:"Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca, onun içine ikişer çift ile, içlerinden aleyhle­rine söz geçmiş olan dışında aileni al, zulmedenler konusunda bana mutatap ol­ma, çünkü onlar boğulacaklardır" diye vahyettik.

                91.29/el-Ankebut              

29.45-      Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve salatı kıl. Gerçekten salat fahşadan ve münker­den vazgeçirir. Allah'ı zikretmek ise en büyüktür. Allah yapmakta oldu­klarınızı bilmektedir.

       2.8/el-Enfal

8.12-   Rabb'in meleklere vahyetmişti ki:" Şüphesiz ben sizinleyim. İnananlara  sağlamlık katın, küfredenlerin kalblerine amansız bir korku salacağım. Öyleyse vurun boyunlarının üstüne, vurun onların bütün parmaklarına."

       3.3/Ali İmran

3.44-   Bunlar, gayb haberlerindendir. Bunları Sana vahyediyoruz. On­lardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalem­leriyle kur'a atarlarken Sen yanlarında değildin, çekişirlerken de yanlarında eğildin.

       4.33/el-Ahzab

33.2-   Ve Sana Rabb'inden vahyedilene uy. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı haber-alandır.

       6.4/en-Nisa 

4.163- Nuh'a ve O'ndan sonraki Nebilere vahyettiğimiz gibi Sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torun­larına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Sü­leyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur verdik.

       20.5/el-Maide

5.111- Hani Havarilere "Bana ve Elçime iman edin" diye vahyetmiştim, onlar da "inandık, gerçekten Müslümanlar olduğumuza sen de şahidler ol" demişti.

 

 

 

                Bibliyografya:

                -*Abduh,M.,Tevhid Risalesi (ç.Sabri Hizmetli, [81]

-*Aksekili, A.Hamdi; İslam Fıtri, Tabii ve Umumi Bir Dindir, (sad.H. T. Feyizli )  [82]

                -*Atay,H., İslam'ın İnanç Esasları, [83]

                -*Cerrahoğlu,İ.,Tefsir Usulü 

                -*el-Buhari, el-Bedyu'l-Vahy (ç.Ahmed Naim,)

                -*Ersin, M.Akif, Vahyin Mahiyeti,

                -*es-Salih, Subhi, Mebahis fi Ulumu'l-Qur'an ,

                -*es-Suyuti,el-Itkan fi Ulumi’l-Qur’ân,

                -*Fazlur Rahman, "Vahy ve Peygamber", ç. A. Bülent Baloğlu, Adil Çiftçi , [84]

                -*Fazlur Rahman, Anahatlarıyla Qur'an (ç. Açıkgenç,Alparslan ) [85]

                -*Fazlur Rahman,İslam, (ç.Mehmet Dağ, M,Aydın,), [86]

                -*Gündüz Gazetesi, Ajan Kılıklılar başlıklı Makale. [87]

                -*Güngör, Harun; İbnu Sina'nın Din Felsefesi, İbnu Sina s. 267

                -*Hamidullah,M.; İslama Giriş, 

                -*Hamidullah,M.; Rasulullah Muhammed ,

                -*Hatice İkinci haberi, Evrensel Gazetesi,

                -*İslam Ansiklopedisi, ilgili madde

                -*İslam Tetkikleri Enüstüsü Dergisi ,[88]

                -*Nasr,S.Hüseyin; Üç Müslüman Bilge, (ç.Ali Ünal, ) [89]

-*Rıda,R.; Muhammedi Vahy ,

                -*Sunar,Cavit, İslam'da Felsefe ve Farabi II, [90]

                -*Uludağ,S.; Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, [91]

                -*Watt,W.M., Modern Dünyada İslam Vahyi, (ç . Mehmet S. Aydın )

                -Bakar, Osman, Classification of Knowledge in İslam, [92]

                -Chaplin,J.P.; Dictionary of Psychology, [93]

                -Chauvin, Victor, Bibliographie des Ouvrage Arabes ou Relatifs aux Arabes ,

                -ez-Zerkani,Menahilu'l-İrfan,

                -Fazlur Rahman , Prophecy in İslam: Philosophy and Orthıdoxy, [94]

                -Fazlur Rahman, Prophecy in İslam: Philosophy and Orthıdoxy, [95]

                -Pearson,J.D. , Index Islamicus ,

                -Tome X , le Coran et la Tradition ,

                -Watt,W.M., Introduction to the Qur'an,

 



[1]              el-Buharî/

[2]              es-Salih,Subhi/ Mebahis fi Ulumu'l-Qur'an,

[3]              35/el-Fatır 1-6 da kanatları vardır.

[4]              37/es-Saffat 36, 23/el-Mü'minun 25, 68/el-Qalem 1-3

[5]              37/es-Saffat 158

[6]              Qur’an’da bu kökten türetilen kelimelerin ayetler içindeki kullanım listesi için ünite sonuna bakın.

[7]              6/el-En'am 121

[8]              19/Meryem 10

[9]              6/el-En'am 112

[10]            Ersin, M.Akif/ Vahyin Mahiyeti ,

[11]            İslam Ansiklopedisi, ilgili madde

[12]            Bak:MDT/Urvetu’l-Vusqa’dan Mecelletu’l-Menar’a ,

[13]            Abduh,M/ Tevhid Risalesi, ç. Sabri Hizmetli, Ank. 1986 s.154.

[14]            Bak:MDT/ 60 Sonrasi Türkiye İslamı ,

[15]            Atay,H/ İslam'ın İnanç Esasları, AÜİF. Yayını, Ank. 1992 s.182.

[16]            Uludağ,S/ Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, İst.1991 s.244-45

[17]            Chaplin,J.P/ Dictionary of Psychology, New York( Ersin’in nakli)

[18]            el-Buhari/

[19]            Müslim/es-Salat ,

[20]            el-Buhari/el-Bedyu'l-Vahy,

                Müslim/el-Fezail ,

                en-Nesai/

[21]            el-Buhari/Kitabu'l-İman ,

                Hadisin çeşitli varyantları için bak:Rivayet İlimleri I,

[22]            el-Buhari/

                Müslim/

[23]            el-Buhari/el-Bedyu'l-Vahy, (Ahmed Naim, bu çan sesinin ya meleğin kendisinin ya da kanatlarının sesi olduğunu söyler.)

                Müslim/el-Fezail ,

                İbnu Hanbel/el-Müsned ,

                en-Nesai/

[24]            ed-Darimi/ Fi Ru'yeti'r-Rabbi Teala fi'n-Nevm ,

[25]            26/eş-Şuara 223-227,

[26]            19/Meryem 52,

[27]            Bak: Qur’an İlimleri/Mekki Vahy ,

"Umumiyetle kabul edildiğine göre bu olay, Ramazan'ın 27.günü cereyan etmiştir. es-Suheyli tarafından nakledilen bilgiye göre bu tarih, Hicret’ten 13 sene önce 17 Rama­zan’dır. Miladi 22 Aralık 609 Hamidullah;M/ Rasulullah Muhammed s.45)"

[28]            2/el-Baqara 185, rivayetlere göre Ramazan'ın 17. günü

[29]            44/ed-Duhan 1-6,

[30]            Fazlur Rahman, vahyin Peygamber'in kalbine gelmesinden dolayı Peygamber'in vahyin dışında tutulamayacağını ısrarla vurgular. O, el-Gazali ve ed-Dehlevi'yi  izleyerek Kalb'in "Semavatin en alt tabakası" olduğunu söyler.  Qur'an’ın tümünün ilk önce semavatın en alt tabakasına indirildiği hadisi O’na göre 16/Nahl 2, 17/İsra 85, 40/Mü'min 15, 42/Şura 52, 97/el-Qadir 4 le uyum halindedir. / Anahatlarıyla Qur'an ç. Açıkgenç,Alparslan Ank. 1993

[31]            /Qur'an'ın Yazarı Bahira

[32]            Hamidullah,M/ Rasulullah Muhammed,  s. 25

[33]            Bak: 10/Yunus 15 ,

[34]            Bak: 95/el-Qıyame 16-19 ,

[35]            İbnu Hanbel/el-Müsned ,

                Ebu Davud/

[36]            Müslim/

[37]            İbnu Hanbel/el-Müsned ,

[38]            Bak: MDT/Hükema ,

[39]            Bakar,Osman/ Classification of Knowledge in İslam, Malezya, 1992 s.69-80 (Alıntı)

[40]            Fazlur Rahman/ Prophecy in İslam: Philosophy and Orthıdoxy, Şikako 1958, s.31 (Alıntı)

[41]            Bakar,O/ Classification of Knowledge in İslam, Malezya, 1992 s.69-80 (Alıntı) s.72

[42]            Fazlur Rahman / Prophecy in İslam: Philosophy and Orthıdoxy, Şikako 1958, s.31 (Alıntı).s.31

[43]            Bak:MDT/Endülüs’de Hikmet ,

[44]            Bak:MDT/Hükema ,

[45]            Sunar,Cavit/ İslam'da Felsefe ve Farabi II, AÜİF y. Ank.1972,s.14

[46]            Nasr,S.Hüseyin/ Üç Müslüman Bilge, ç.Ali Ünal, İst.1987 s. 54-55

[47]            Güngör,Harun/ İbnu Sina'nın Din Felsefesi, İbnu Sina s. 267

[48]            Bak:MDT/Hindistan Müslümanları,

[49]            Fazlur Rahman/ "Vahy ve Peygamber", Türkiye Günlüğü, ç. A. Bülent Baloğlu, Adil Çiftçi 23/96

[50]            Bak:MDT/Hindistan Müslümanları,

[51]            Bak:MDT/Uzak Batı’da İslam ,

[52]            Fazlur Rahman/İslam, ç.Mehmet Dağ, M,Aydın, Ank. 1992 s.43.

[53]            Fazlur Rahman/ Ana Hatlarıyla Qur'an s.23-24

[54]            Fazlur Rahman/ Vahiy ve Peygamber ,s.98

[55]            Bak:MDT/Avrupa’da Müslüman Düşünce,

[56]            Hamidullah,M./ İslam’a Giriş, s. 27

[57]            Hamidullah,M/Rasulullah Muhammed, s.194

[58]            Aksekili,A.Hamdi/İslam Fıtri, Tabii ve Umumi Bir Dindir, (sad.H. T. Feyizli) Ank,1985 s.155

[59]            73/el-Müzzemmil 5,

[60]            Bak:MDT/Urvetu’l-Vuska’dan Mecelletü’l-Menar’a ,

[61]            Rıda,R./Muhammedi Vahy ,

[62]            Cerrahoğlu,İ. /Tefsir Usulü ,s.44

[63]            Bak:Genel Düşünce Tarihi/

[64]            Hatice İkinci haberi/ Evrensel Gazetesi, 23 Haziran 1995

[65]            Gündüz Gazetesi, Ajan Kılıklılar başlıklı Makale. 27 Haziran 1995

[66]            Bak.Genel Düşünce Tarihi/

[67]            Bak.Rivayet İlimleri II/Tevrat ,

[68]            Watt,W.M/ Modern Dünyada İslam Vahyi, ç.Mehmet S.Aydın

[69]            es-Suyuti/el-Itqan fi Ulumi’l-Qur’ân ,

[70]            ez-Zerkani/Menahilu'l-İrfan ,

[71]            Cerraholu,İ./Tefsir Uusulü, s.45

                Chauvin,Victor      /Bibliographie des Ouvrage Arabes ou Relatifs aux Arabes ,

                Tome X                   /le Coran et la Tradition ,

                Pearson,J.D            /Index Islamicus,

                Watt,W.M./            Introduction to the Qur'an ,

[72]            "İlk defa Hira'da şahsına has bir hads şüphesini giderdi. Orada bir gün, kendisinin sonradan melek Cebrail olarak kabul ettiği bir hayal göründü. İçindeki, kendisinin Tanrı’nın Wlçisi olduğuna dair beliren sesi, buna isnad etti... Bu hallerde iken işittiğine inandığı şeyler, bunlar kaybolur olmaz, vahy olarak bildirmeyi adet edindi."

[73]            "Hicretten önceki çok eski vahyler arasında bazıları unutulmuş olabilir. Fakat bize ulaştığı gibi, Qur'an, Muhammed'in şahsında sahih bir eser gibi anlaşılmıştır. Halbuki Qur'an, teşkili ve kıraatındaki ihtilaflar, bu konuda şüpheler doğurmaktadır."

[74]            "Bu beşerüstü kimselere isabet eden bir hastalıktır ki, onlar daha önce mechul olan yeni bir hayat nizamını ortaya koyup, bütün kötülükleri yıkmaya kendilerinde kuvvet bulurlar. Nebi ve Havarilerin gayretleri bu hastalıktan başka bir şey değildir." "Qur'an'dan, tenakuzlardan hali, mütecanis, muvahhid bir akıde mezhebi çıkarabilmemiz zordur.(...) Onu tafsilatıyla tetkik ettiğimizde, bazen içinde zıt talimlerin bulunduğuna rastlıyoruz."

[75]            "Muhammed doktrininin kaynakları meselesi, Batı’daki Yahudi ve Hristiyan bilginlerini geniş bir şekilde ilgilendirdi... İslam geçmiş dinlerin fikirleriyle bir birlik teşkil etmekte idi.. Unutmamak gerekir ki, Qur'an, dini sezgi esasları üzerine temellenmiş veya onunla uygun halde bulunan genel aklın felsegi bir tesiri olan ilahi bir eser değildir... Hakikattır ki İslam’da sonraki bir teolojik sistemin gelişimi, çok eski alimler tarafından hazırlanmıştır." "Qur'an, Muhammed ve Muakkiblerinin doğrudan doğruya ilham olarak kabul ettikleri nutuklarının ve şekli ifadelerinin tescil edilmiş şeklidir. Son zamanlardaki araştırmalar, kati olarak isbat etmiştir ki, ondaki dış etkiler, Eski Ahid malzemelerini içeren Süryani kaynağına ulaşır."

[76]            "Muhammed'in hayatının safhaları Qur'an sayesinde, İsa ve Budda'nın hayatına nisbetle çok iyi tanınmaktadır... Uzmanların çalışmalarına rağmen, İslam’dan önceki Arabistan'ın gerçek dini durumu hakkında yeterli derecede bir aydınlığa sahip olunamadı. Muhammed'in maruz kaldığı Yahudi ve Hristiyan etkilerin ayrıntılarını bilmek çok zordur.... Peygamberlik görevinden önceki zamanda, Muhammed yapmış olduğu seyahatlerde Yahudi ve Hristiyan doktirinlerini öğrendi." O’nu Josepf Smith Junior (1805-1844) ile mukayese eder. Qur'an'ın büyük kısmının Yahudi ve Hristiyanlar’dan ödünç alındığını söyler.

[77]            "Açıktır ki O, Yahudi ve Hristiyanlık tesiri altında idi... Onda pek çok eski  Mukaddes Kitapların elamanları vardır."

[78]            a.g.e. s.45-46

[79]            a.g.e. sh.46  İddianın sahibi S. de Sacy.

[80]           İslam Tetkikleri Enüstüsü Dergisi 1953 "Peygamberler ayrı ayrı ele alınırlarsa, yazılarının bizim kendi yazılarımızda kullandığımız aynı uslup özellikleriyle damgalanmış olduğunu görürüz. Eski ve Yeni-Ahid’i yazanlardan herbiri kendisini başkalarından ayıran özel bir usluba sahiptir. Eğer Peygamberlerin mukaddes sayılan kitaplarının hepsi Allah'ın kelamı olsaydı, aynı uslubta olurlardı. Fakat bu gerçekte böyle değildir. Qur'an'ın uslubu, Muhammed'in harukulade gelişmiş konuşma kudretini aksettirir. O kadar ki hrsitiyan araplar, bana Qur'an'ın dilindeki güzelliğin tesirini derinden hissettiklerini söylemişlerdi. Fakat bu kitap bile gramer hataları ve bizzat Allah tarafından söylenen bir kitaba uygun düşmeyen değişik kıraatleri içermektedir. Bu değişiklikler, Hristiyan Kitabı Mukaddes’indeki metin değişiklikleri gibi az önemlidir. Fakat tek bir tane bile olsa, yanlışsızlık hakkındaki iddiaları çürütmeye yeterlidir." Islam adlı eserinde de şöyle der: "Metin tenkitleri ve modern araştırmalar karşısında, Qur'an'ın Allah kelamı oluşu ve O'nun Allah tarafından indirilişi görüşüne sahip olmak modern alimler için mümkün değildir. Aşırı Muhafazakarlar azınlığı bir yana Yahudi ve Hristiyan alimler Mukaddes Kitaplar’ında ilahi unsurlar olduğu gibi, beşeri unsurların mevcudiyetini de kabul etmektedirler... Qur'an metninin tanzimi, keyfi ve gelişigüzeldir...  Eski Ahid’deki hikayeler Qur'an'da da vardır."

[81]            1986, Ank, 

[82]            1985, Ank, 

[83]            1992, Ank, AÜİF Yay.

[84]            Türkiye Günlüğü,23/96

[85]            1993 , Ank,

[86]            1992,Ank, 

[87]            27 Haziran 1995

[88]            1953

[89]            İst.1987

[90]            AÜİF y. Ank.1972,

[91]            İst.1991 ,

[92]            1992,Malezya,  s.69-80 (Alıntı)

[93]            New York, ( M.A.Ersin’in nakli)

[94]            Şikako 1958, s.31 (Alıntı).s.31

[95]            1958, Şikako, s.31 (Alıntı)

Copyright 2011 01-Wahy /Ayatu'l-Qur'an - Ulum el-Hikme Okulu. Karanlık içinde yakılan sönmeyen ışığın aydınlığında, Taqwa üzere imar edilen Umran’ı hedeflemektedir.
http://www.eskortkizlarankara.com/
Joomla Templates by Wordpress themes free